“Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha ziyâde benzer.” (İbn Haldûn)
Her insan kökleriyle bağlantı kurma, aidiyet duyma ihtiyacı içindedir. Bizi biz yapan yalnızca kendi
tecrübelerimiz değildir. Atalarımızın yaşadıkları ve sahip oldukları nitelikler, kim olduğumuzu ve
eylemlerimizi belirler. Onların deneyimleriyle örülü aile tarihleri, hem o aileye mensup üyelerin kişisel
tarihlerini hem de ülke tarihini şekillendirir. Maziye çevrilen meraklı bir bakışla fark edilenler, yaşananları
daha iyi anlamayı ve sonraki nesillerin önündeki engelleri kaldırabilmeyi, dolayısıyla iyi bir geleceğin
inşasını kolaylaştırır.
Tüm bunlar elinizdeki kitabın meydana gelme sebebidir. Yıllardır ülke çapında büyük işler yapan bir müteahhit
olarak İmdat Ekşi, elde ettiği başarılara rağmen firmalarına kurumsal bir nitelik kazandırmakta niçin zorlandıkları
sorusunun üzerinde durup bu sorunun nedenlerini bulmak amacıyla aile tarihini keşfetmeye yöneldi. Atalarının izini
sürerek Rize-İkizdere-Tulumpınar’dan Ekşi Ali’nin 1460 tarihinde kurduğu Trabzon-Kondu’ya kadar ulaştı.
Osmanlı arşivlerinden, tarihî eserlerden, toplantı kayıtlarından, şecerelerden, mezar taşlarından edindiği
bilgilerle giderek daha kapsamlı hâle gelen araştırmasında, 11. yüzyıla kadar uzandı. Vardığı Sivas-
Divriği’deki eserler, Ekşioğullarının oradaki mevcudiyetini gösterir nitelikteydi. Elindeki ipuçlarını bir araya
getirerek ailenin Mengüceklilerle arasındaki ilişkiyi ortaya koyup Anadolu’daki bin yıllık imar ve inşaat
geçmişlerini de gün yüzüne çıkardı.
Çizgi dışı bir şahsiyet olan İmdat Ekşi, bu çalışmasıyla Ekşi Ali’nin nesli olan yüz binlerce kişilik Ekşioğlu
sülalesinin tarihine ışık tutuyor. Öte yandan özelde ailenin genetik kodlarını deşifre ederken genelde de vurucu tespitleriyle ülke tarihine farklı bir perspektiften bakmamızı sağlıyor.