Toplam Tutar: ₺0
Sepet BoşToplam Tutar: ₺0
Sepet BoşBasım Tarihi: Ekim 2009 | Ebat: 14 X 20 | Sayfa Sayısı: 224 |
Kapak Türü: Karton Kapak | Kağıt Türü: 1. Hamur | Dil: Türkçe |
Muazzez hep ayakta duruyor, kapıya doğru yavaş yavaş
çekiliyordu. Namık bütün kuvvetini sarfetmiş bir adam
halsizliği ile oturdu ve birden sesi hafifleyerek, ağır ağır,
ağlar gibi, inler gibi, kendi kendine yapayalnız inler gibi
söyledi: “Seni son defa olarak görmek istedim. Birkaç güne
kadar Kayseri’ye naklediyorum. Seni son defa olarak
bir kere görmeden gidersem yaşayamayacağımı hissettim.
Seni bilsen nasıl sevdim, Muazzez! İlk önce ben de
anlamamıştım. Bilmem ki nasıl oldu, neden oldu!”
Sonra omuzlarını silkerek güldü. “Amma da aptalım ha!
Neden oldusu, nasıl oldusu var mı? Seni görüp de
sevmemek kabil olur mu? Ne kadar güzelsin Muazzez,
ne kadar güzelsin! Bak artık bütün hayatım kahır içinde
geçeceği halde yine, ‘Keşke seni görmeseydim!’
diyemiyorum. Kahrolacaksam da ne beis var! Madem ki
gözlerimde senin hayalin yaşayacak!”
Muazzez kapıdan yavaş yavaş dönmüştü. Bu sesin,
bu ıztırabın, bu aşkın mukavemet edilemez cazibesi
kendisini çekiyor, göndermiyor, yaklaştırıyordu. Onu Sait
herhalde bu kadar sevmemiş, böyle inleyerek, böyle
çıldırarak, böyle helak ola ola sevmemişti. O yalvarmaya hiç
muhtaç olmamıştı. Buna mecbur olsaydı da herhalde bu
kadar acı ve bu kadar yakıcı şeyler söyleyemezdi. Çizgileri
derinleşmeye başlayan bu tıraşı gelmiş yüz,
elbette Sait’in yüzü gibi taze ve güzel değildi. Fakat bu daha
kudretli, daha canlı ve ihtiraslı, daha erkek bir yüzdü. Ve
ona doğru uzanan eller Sait’in elleri gibi beyaz ve mevzun
değil, lakin ihtiras ve perestiş dakikalarında da daha güzel,
hele daha vahşi okşayacak ellerdi.
Ürün Sepete Eklenmiştir
Ürün Sepete Eklenmiştir
Ürün Sepete Eklenmiştir