Osmanlı topraklarına yeni ilhak edilmiş Simavne beldesinde gün ha ağardı ha ağaracak. Ardı ardına çakan şimşekler, sanki belde halkına mühim bir hadisenin haberini vermenin telaşındadır. Kadı İsrail’in karısı, sancıyla kıvranmaktadır döşeğinde. O, cihanı yerinden oynatacak bir evlada ve cihan da eşine emsaline o zamana kadar rastlanmamış bir hadiseye gebedir şimdi. Günün ilk ışıklarıyla beklenen doğum gerçekleşiyor ve toprağı okşarcasına yağan yağmurun pak suyuyla yıkanıyor Bedreddin’in körpe bedeni.
Çocuk yaşına rağmen, ilim tahsili için ana kucağından ve baba ocağı Balkanlar’dan ayrılıyor Bedreddin. Çok uzun soluklu bir yolculuğun yolcusu ve bir daha solmayacak bir çiçeğin bahçıvanı olma yolundadır artık. Bursa’dan, Kahire’ye uzanan gençliğini ilme vakfedecek ve Şeyh Hüseyin Ahlati’nin rahle-i tedrisatında ilimde, ondan mevzun bir derya olacak. Timur’un Anadolu’yu kanlı bir tırpan gibi biçmesinin akabinde geriye dönecektir.
Edirne sarayındaki Kadıaskerlik vazifesinden sonra, o zamana kadar hiç kimsenin, düşüncesinden dahi geçiremediği bir kardeşlik düzenini imara cüret edecektir. Irkları, sınıfları ve hatta dinleri bile aşacak; bütün insanlığı, tek Allah inancıyla kuşatacak sıra dışı bir toplum düzeninin mimarı Şeyh Bedreddin’dir o artık. On binler, onun sancağının altında toplanacak ve onun için huruca kalkacaklardır. En sevgili yardan hariç her şey ortaktır artık. Tabi bu emsali görülmemiş fevkaladelikteki hadise, ne yazık ki Osmanlı Devletinin ikinci kurucusu niteliğindeki Sultan Çelebi Mehmed Hânın takdirine mazhar olamayacaktır. Şeyh Bedreddin’in mimarı olduğu toplumsal sınıf düzeni, Sultan Çelebi Mehmed Hânın İslam inancına ve devlet düzenine, gece ve gündüz kadar aykırıdır. Vakit, kınlarında uyuyan çifte su verilmiş kılıçların, insan etine, en iştahlı şekilde uyanacakları bir kanlı şafak vaktidir artık.
Bu roman, Modern Komünizmin temel dinamiklerini beş asır evvel belirleyen Şeyh Bereddin ile Osmanlı İmparatorluğunu, Ankara Savaşı hezimetinden sonra yeniden cihan devleti kılma gayretindeki Sultan Çelebi Mehmed Hanın, destansı hikayesinin hazin betimlenişi ve inancın idrake nüktedan yansımasıdır.
(Arka Kapak)