Erdal İnönü: Haklı bir ün. “Taksim Toplantıları, İstanbul’da yaşayan aydınlarımıza, en güncel siyasal gelişmeleri samimi bir yemek ortamı içinde birinci ağızlardan dinleme olanağını vermesiyle haklı bir ün kazanmıştır. Bu toplantıları toplum hayatımızın nadide mücevherleri arasında saymak yanlış olmaz. Düzenleyicileri, her toplantının hazırlığı için bir kuyumcu titizliği ile çalışıyorlar ve bir toplantıya katılma mutluluğuna erişenler, dile getirdikleri sorularına cevap almış, fikir açısından zenginleşmiş olarak ayrılıyorlar...“ Süleyman Demirel: Amaç, etki yaratmak değil, doğruyu aramak... “Bu zemin, bir etki yaratmaktan çok, doğruyu aramak yolunda çeşitli düşüncelerin oluşmasına meydan veriyor. Bence bu açıdan Taksim Toplantıları başlı başına bir olaydır. Değişik düşüncedeki insanların birbirlerine hasım olmak yerine, düşüncelerini kabul etmeleri uygarca bir davranıştır. Taksim Toplantılarının başlangıçta sağladığı yarar budur. İlk kez davet edildiğimde, bir sıfatım varken, ikinci kere toplantıya konuşmacı olarak katıldığımda, hiçbir sıfatım yoktu. Hatta hakkım da yoktu. Türkiye’de ikinci sınıf vatandaştım...“ Hilmi Yavuz: Taksim Toplantıları, bir tür aydınlar parlamentosu sayılabilir. “Üniversitelerin, iş dünyasının, sendikaların, basının en seçkin temsilcilerinin bir araya geldiği, belirli bir konuda, en yetkili kişilerin bu konuda söyleyeceklerinin dinlendiği ve sorulan sorularla konunun daha da derinleştirilmesine çalışıldığı bir parlamento: Politik toplumu değil, sivil toplumu içeren bir parlamento ya da isterseniz bir üçüncü meclis.“ Prof. Dr. Erol Manisalı: Her alanda iletişim... “Toplantılara katılanlar, her toplantının konuşmacılarını dinlemekle kalmıyorlar, aynı zamanda kendi aralarında sosyal, politik ve ekonomik konularda iletişim kurma imkânı da buluyorlar. Benim için toplantıların en belirgin vasfı, davetliler arasındaki bilgi alışverişi.“
(Tanıtım Bülteninden)