En başından beri bir göçebe gibi yaşamaya başlayan Kandinsky’nin bedeni ve ruhu, oradan oraya sürekli göç etmiştir. Anne yurdu Moskova’yı çok sevmiştir, fakat sanat ve düşünce boyutunda, özellikle Almanya onun kişiliğini bulduğu yer olur, tekrar Rusya’da ve Almanya Bauhaus’ta sanat eğitimcisidir, en sonunda da Paris’te bir sanatçı gibi yaşar ve yaşama veda eder. 20. yüzyılın sanat algısında şüphe yoktur ki çok önemli bir figürdür Kandinsky. Somutu, soyuttan ayırmayıp, bunları bir tutarak sanatını ve felsefesini olgunlaştırmış, 1911’de, sanatın ruhsallık/tinsellik bağlamlı yanlarını ortaya koyduğu metinlerinin bir araya geldiği “Über das Geistige in der Kunst“ isimli kitabıyla, yüzyılın teorik yapısına önemli bir katkıda bulunmuştur.