Avrupa’da tanınmış sol ve liberal entelektüellerin makalelerinden oluşan bu derleme, Avrupa-Türkiye ilişkilerinin yoğun bir şekilde tartışıldığı şu günlerde iyi bir kaynak olacaktır. 1990’ların ortalarında Avrupa Birliği’nin dünü, bugünü ve yarını ile ilgili tartışmalar AB’nin nasıl oluştuğunu, ekonomik-siya-sal yapısı kadar onu oluşturan kültürü ve zihniyeti de ortaya koyuyor.
Kapitalizmin gelişimiyle birlikte dünyaya ulus-devlet örgütlenmesini ilk sunan Avrupa, gelinen noktada bunu aşan, ulus-ötesi örgütlenme modelini sunan bir coğrafya mıdır?
Ulus-devlet sönümleniyor veya aşılıyorsa yerini almakta olan ulus-ötesi örgütlenme ne ve nasıl olmalıdır? Türkiye, bir yandan ulus-devletiyle fazlasıyla övünmesiyle dikkat çekerken, öte yandan AB kapısını zorluyor ama o kapıdan girmenin, özellikle de ulus-devlet ve ulusal egemenlik bakımından ne anlama geldiğinin çok farkında değil gibi görünüyor.
Türkiye’nin 19. yüzyıldaki Paris Antlaşmasından veya bazılarına göre Berlin Antlaşmasından beri “resmen ve hukuken“ Avrupalı olduğu söylenirken ’Avrupa’ kavramının ve ’Avrupalı’ kimliğinin yeterince irdelendiği söylenemez. Bu kavram ve kimlikle olan ilişkisinde bazen öfkeyi, bazen korkuyu, bazen ise özenmeyi öne çıkardığı gözlenen ’Türkiye’nin ve ’Türk’ kimliğinin ’Avrupa’ ve ’Avrupalı’ ile ilgili olarak daha belirgin, daha tutarlı bir fikre ulaşması açısından bu derlemedeki makaleler yararlı olacaktır.
(Arka Kapak)