Toplam Tutar: ₺0
Sepet BoşToplam Tutar: ₺0
Sepet BoşBasım Tarihi: Eylül 2017 | Ebat: 14 X 21 | Sayfa Sayısı: 288 |
Kapak Türü: Karton Kapak | Kağıt Türü: 2. Hamur | Dil: Türkçe |
Biz sanatı nasıl seviyorsak sanatın da bizi sevebileceğini az çok sezinlemiş olmamız gere-kir. Sanatla bir etkileşime girmeden ne onu hakkıyla tanıyabilir ne de o sırrını bütünüyle bizimle paylaşabilir. Evet, sanat bize gelir, içimizde doğar, gelişir ve nihai noktada bizi dönüştürür. Yarım kalan ve sükût-u hayale uğrayan bir sevgi değildir bu. Sanat bizi bir yerden alıp başka bir yere götürürken verdiği sözde hep durmuştur. Sanatın evrensel bel-leği, güzelliği (çirkin de olsa) ifadeyi ve düşünceyi yaratan bir tür arketiptir. Nesnelere nasıl bir bakışımız varsa, nesnelerin de üzerimizde aynı şekilde bir bakışı vardır. Esasen sanatın doğasından dışa doğru sürekli yayılan, etki altında bırakan bir “aura”; renklere, çizgilere ve desenlere sinmiş, sanatçının hiç kesintiye uğramayan sevgisidir bu.
Ali Akay, sanat üzerine yazılarında uzun yılların birikimini yansıtıyor. Sergilerden, bienal-lere, müzelerden çağdaş sanat akımlarına kadar birçok konuyu kavramsal ve felsefi dü-zeyde değerlendiriyor. Paul Cézanne, Marcel Duchamp, Jean Miró, Jean-Luc Moulène, Anish Kapoor gibi yaratıcı, dönüştürücü ve eleştirel dünyaların izlerini adım adım takip ediyor. Marquis de Sade, Pierre Bourdieu ve Gilles Deleuze gibi isimlerle bu perspektif daha da genişliyor. Ayrıca sanatın sosyolojik bir bakışa tâbi tutulduğu yazılardaysa, top-lumun sanata karşı hâlâ büyük bir borcunun olduğunu ve sanatın sevgisinde karşılık bu-lamadığı ortamlarda bu hesabın pek de kolay kapanamayacağı görülüyor.
Ürün Sepete Eklenmiştir
Ürün Sepete Eklenmiştir
Ürün Sepete Eklenmiştir