bir şehir, hüznün denizinde alabora olmuş…
ve o hüznün içinde bir kum tanesi gibi hissederken,
hayat bir deniz misali tüm acılarıyla vurur eskimiş köhne duvarlarıma…
savrulan yaprakların arasında yırtık bir resim misali sürükleniyorum sağa sola...
her hüzün ayrı yöne vuruyor, ben çaresiz akıntıya bırakıyorum kendimi.
sorguluyorum denizi, dalgaları, neden bana bunu yapıyorsun diye?
ben suskun, dalgalar hırçın, deniz yorgun.
yıllarca bir acının içinde hapsetmiş olduğum yüreğimi açamadım kimselere.
içime attım, yutkundum, bağıramadım, haykıramadım…
duyan da olmadı sesimi…
içimdeki isyanların sahibini bulamadım…
özlemin, hasretin, sevdanın sahibini bulamadım…
şimdi sahibini arayan her duygunun tercümanı olmuş kırık dökük mısralarla
yazılmış bu şiirler…
hüznün şehrinde yerlerde savrulan, kokusuyla yürekleri yakan
tüm beyaz güllere hediye olsun…