Bir pastanede çalışan Servet, ve arkadaşları boş zamanlarında bir kulübede toplanıp birbirlerine korku hikâyeleri okumaya bayılırlar. Her şey yolunda giderken bir gün mahallede kimseyle konuşmayan ama bir zararı da olmayan Abbas Dayı vefat eder. Mahalle sakinleri ailesi olmayan bu adamın cenazesini düzenlerken hiddetli bir fırtına kopar. İnsanlar cenazeyi ortada bırakarak evlerine sığınırlar. Ertesi gün mezarlığa geldiklerinde ise cenaze bıraktıkları yerde yoktur.
Mahalleli kendini kötü hissedip bu konuyu bir daha konuşmaz fakat bir akşam tam da Abbas Dayı gibi giyinmiş bir silüet sokakta görünür. Bu silüet yaklarına kadar uzanan kalın paltosu ve fötr şapkası ile Abbas Dayı’dan başkası değildir.
Servet ve arkadaşları, korku hikâyelerine ara verip bu gizemin peşine düşer. Gençler hortlağın sırrını çözmeye çalışırken, kasaba sakinleri arasında bir dedikodu dolanır: Abbas, aynı anda bir değil, iki değil, üç değil, dört farklı yerde görünür ve işler sarpa sarar. Bu gizemi çözmek Servet ve arkadaşlarından başkasının görevi değildir.