Devin, parıltılı bir şehirdi, Alya Lydia Rodas ise o şehrin parıldayan elması.
Elmas olmanın ise bedeli vardı. Alya’nın ruhu ise o bedeli ödemeliydi.
Alya Lydia Rodas, dilek dilemesine gerek kalmadığı hayatında istediği her şey gerçekleşirken kuralları, saklaması gereken sırları vardı.
Parıltısını kaybetmeden doğup büyüdüğü şehirde yaşamını sürdürürken, yeni yıl gecesi karanlık zihninden geçen düşünceye kapıldığında bunun sonuçlarını düşünmemişti.
O gece, ilk kez karşılaştığı adama çekilip karanlığa hapsolurlarken bunun sonuçlarını, kaderin bir yol oluşturarak önüne çıkartacağını da bilmiyordu.
Alya, elinde bir ayna tutuyor ama yansımasında kendini değil, zamanla çürüyen ruhunu görüyordu.
Çürüyordu ve kimse onu görmüyordu.
O geceye kadar…
Alya’nın karşısına çıkan bu adam, onun sessiz dileğini duymuş, elini uzatmış ve kaderlerinin içine çekmişti.
Zaman şimdi onların yanındaydı ama en çok onların düşmanıydı.
Sırlar gerçeği saklarken, kırılan kalple ortaya çıkan lanetin bedelini kim ödeyecekti?
Kadere karşı gelebilecekler miydi?
Her şey bir anda değişebilirdi ve hiçbir şey eskisi gibi olmayabilirdi.