Genç yaşında dul kalan Asiye dört yaşındaki kızıyla hayata tutunmaya çalışırken, Karadeniz’in güçlü ailelerinden birinin konağında işe başlar. Zorlu hayatı burada günden güne iyiye giderken İstanbul’dan gelen evin büyük oğlu Kadir’le yolları kesişince hayatı karmakarışık bir hâl alır. Hırçın Karadeniz’in denizlerini kıskandıracak gözlere sahip olan bu adamla ne zaman göz göze gelse buradan kaçması gerektiğini kendine söyler. Kaçmaya çalıştığında ise onu geriye döndüren bu adama hissettiklerinden utanır.
“Söyle, kim üzdü de kırıldı kanatların? Burada yediğin bir tabak yemeğin hesabını sana kimse soramaz. Kızın da sen de başım üstüne. Benim kapımdan sizi kim göndermeye kalkarsa karşısında beni bulur bunu sakın unutma.”