Tarihe dönüşen insan, insana dönüşen tarih, sevinci, acıyı, ince alayı iç içe yaşar. Selimoğlu’nun yarattığı öyküsel beğeni de bu öğelerle oluşur. Çevreyi belirleyen nesneleri, insanın karakterini derinliğine irdeler gibi algılar Selimoğlu. Öykülerini, derinden algılayıcı beğeniyle kurguladığı görülüyor. Denizin orta yerinde, “insan” denen varlığın en önemsenmez gibi görünen serüvenlerini bu beğeniyle ilginç kılıyor. Denizlerin kara görünmeyen bölgelerinde bir fındıkkabuğu gibi kımıldayıp duran “gemi” adındaki nokta mekânlarda, tek bir insanın evreni dolduran serüveniyle de, insanlığın bir tek insanda acıya dönüşen gerçeğiyle de buluşturuyor okurunu Selimoğlu.
Adnan Binyazar
Zeyyat Selimoğlu kendi öykü coğrafyasını kuran bir anlatıcı. Her bir anlatısına yansıyan insan/doğa, yer/mekân gerçekliğinde başat öge bu kez Bir Şarkı Gibiydi öykülerinde birbirine eklemlenen duygu durumlarıyla karşımıza çıkar.
İnsanın zamanın burgacından geçen ruh hali, düşle gerçek arasında yaşadığı gel-gitler, yaşanan yalnız durumlarının gerçekliği ironik biçimde öykülerde yer alır. Onun gezgin bakışı, yarattığı “deniz coğrafyası”nın renkleri Bir Şarkı Gibiydi kitabının öyküsel boyutunu zenginleştirdiği gibi, öykücülüğümüze de ufuk açan birikim olarak değerlendirilmeli.
Adnan Binyazar’ın sunuş yazısıyla