Modern İspanyol edebiyatının kurucularından olan Fernando de Rojas’ın Celestina adlı oyunu bir aşk hikâyesinin etrafında dönüyor. Rojas’ın ince üslubu keskin zekâsıyla birleşince aşk deneyimi neredeyse bütün hatlarıyla gözler önüne seriliyor oyunda. Aşk söz konusu olduğunda tutku ve hırs, sevgi ve nefret, intikam ve affetme gibi karşıt duyguların çatışma halinde olması kaçınılmazdır. Calisto isimli erkek karakterin güzeller güzeli Melibea’ya olan tutkuları cevapsız kalınca, karanlık yeteneklere sahip olan Celestina’ya müracaat edilir. Dertli âşıkları kavuşturan, bunun için türlü oyunlar çeviren, imkânsız düğümleri çözen Celestina kimdir:
Celestina terzi olduğunu söylese de gerçekte çöpçatan bir fahişeydi ve biraz da büyücülük yönü vardı. Bakireleri bulup çıkarmakta da pek maharetliydi. Öğrencilerin sırdaşıydı, rahiplerin emrindeydi. Onlara genç kızların bekâretini satıyordu. Çocukların derdine şifa bulabilmek bahanesiyle farklı evlere gidiyor ve böylece her türden insanla iletişim kurmaya çalışıyordu.
Cervantes’in “olağanüstü bir kitap” diyerek karşıladığı Celestina, kendinden sonraki edebiyat üzerinde hayli derin etkiler bırakmış; aşk ve mizah bahsinde öncü bir nitelik edinmiştir...