İrfâni bir anlatımla yine tarih, insan ve edebiyat içe içe...
Kerbelâ Serisinin ilk romanı Aşkın Şehidi’nde yüz binlerce okur Hz.Hüseyin ile buluşmuştu.
Aşkın Elçisi’ndeyse Seyyide Zeyneb ve şehitlerin ardınca kalan diğer aşka şahit canların çağrısı var.
“Bu roman her biri Hz.Fatıma Yürekli Peygamber Ciğerparelerine ve onların kanla, gözyaşlarıyla yazdıkları Kerbelâ Destanına bir selâmdır. Gök kubbede baki kalacak olan elbette onların sedasıdır.“
Ahmet Turgut-
“Ey güzel!.. En Güzelden neşet bulan güzel!
Gel! Gel ki; Yakub’un gözyaşı dinsin!
Ey güzelliğine bin Yusuf’un kurban olduğu Habib’in Canı!
Gel!.. Gel ki; Yusuf nasıl sevilirmiş, öğrensin Züleyha!..“
“Gel!..“ muştuşu erişmişti cana. Gayrı sevenin ’Ben’i de, sevdiğinin ’Sen’i de yok hükmündeydi. Ben ve Sen ile beliren ikilik aradan çekildikçe “Hû“ kelâmı kâinata ritim vermekteydi. Vuslat gecesinde aslına râci olana da “O“ diyorlardı ya; selâma durmuştu yıldızlar, ay ve güneş...
“O geliyor, O!..
Ceddinin Reyhanı, Zehra Gülü,
Toprağı Haydar’dan olan geliyor.
Açılsın yedi kat semâ!..
Müctebanın İncisi, Hüseyin’in Mercanı
Rabbine Kurban, ahdine sadık âşık geliyor!..“
(Tanıtım Bülteninden)