Mary Lennox, çok çirkin bir kızdı. Sıska, sapsarı yüzlü, seyrek sarı saçlı biriydi. Yüzü hiç gülmezdi. Yüzünün sarılığını Hindistan’da doğmuş olmasına borçlu idi. Sağlığı da hiç yerinde değildi. Mary’nin bebekliği hep hastalıklarla geçmişti.
Babası çok meşgul bir adamdı. Annesi de çok güzel bir kadındı. İkisi de bu çirkin kızla hiç ilgilenmezlerdi. Annesi zevke ve eğlenceye düşkündü. Çocuklardan da nefret ederdi. Kızını da oralarda bir “ayah“a (dadıya) emanet etmişti. Ve bir daha da onunla hiç ilgilenmemişti. Ayah da o memnun olsun diye çocuğu ona hiç yaklaştırmamıştı...
(Kitabın İçinden)